kuranı kerim dinle

Zâriyât Sûresi
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ

Zâriyât Sûresi Dinle

Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “ez-zâriyât” kelimesinden almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgârlar demektir. Sûrede başlıca, öldükten sonra hesap için toplanma, inkârcıların ahirette karşılaşacakları azap, mü’minlere verilecek mükâfatlar, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren kevni deliller konu edilmektedir.
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla Savurdukça savuranlara, yükü taşıyanlara, kolaylıkla akıp gidenlere, işleri taksim edenlere andolsun ki size vaad edilen şey kesinlikle doğrudur ve son yargılama mutlaka gerçekleşecektir. ﴾1-6﴿Alanları ayrılmış yıldız kümeleri ile dolu göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylemektesiniz. ﴾7-8﴿ Çarpık düşünceli olanlar doğru yoldan başkasına yönelirler. ﴾9﴿ Kahrolası yalancılar, o gaflet içinde yüzen kendini bilmezler, “Hani son yargılama günü ne zaman?” diye sorarlar. ﴾10-12﴿ O gün onlar ateşle sınanacaklar! ﴾13﴿ Tadın bakalım cezanızı! Çabucak gelmesini isteyip durduğunuz işte bu! ﴾14﴿ Allah’a saygısızlıktan sakınanlar ise rablerinin kendilerine verdiklerini alarak cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. Çünkü onlar daha önce güzel davranışlar içindeydiler. ﴾15-16﴿ Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. ﴾17﴿ Seher vakitlerinde rablerinden bağışlanmalarını dilerlerdi. ﴾18﴿ Yardım isteyenlere ve yoksullara mallarından belli bir pay ayırırlardı. ﴾19﴿ Sağlam düşünce ve inanç sahipleri için yeryüzünde açık kanıtlar vardır. ﴾20﴿ Hatta kendinizde de. Hiç görmüyor musunuz? ﴾21﴿ Rızkınız ve size vaad edilenler göktedir. ﴾22﴿ Göğün ve yerin rabbine andolsun ki bu, tıpkı sizin konuşmanız kadar gerçek! ﴾23﴿ İbrâhim’in değerli konuklarıyla ilgili kıssa sana ulaştı mı? ﴾24﴿ Onun yanına girdiklerinde “selâm” demişler, o da “selâm” demiş; (içinden) “Hiç de tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti. ﴾25﴿ Belli etmeden hemen ailesinin yanına gitti ve (kızartılmış) besili bir buzağı getirdi. ﴾26﴿ Onu önlerine koydu ve “Buyurmaz mısınız?” dedi. ﴾27﴿ Durumlarından dolayı biraz kaygılandı. “Korkma” dediler ve ona derin bilgi sahibi olacak bir oğul müjdesi verdiler. ﴾28﴿ Karısı heyecanla bağırarak alnına vurdu; “Benim gibi yaşlı ve kısır bir kadın ha!” dedi. ﴾29﴿ “Rabbin böyle buyurdu” dediler; “Kuşkusuz hikmeti sonsuz, ilmi sınırsız olan yalnız O’dur.” ﴾30﴿İbrâhim, “Peki ey elçiler! Sizin asıl göreviniz nedir?” dedi. ﴾31﴿ “Biz” dediler, “Günaha batmış bir topluluğa gönderildik; ﴾32﴿ Haddi aşanlar için rabbinin nezdinde işaretlenmiş balçıktan taşları üzerlerine yağdırmak üzere.” ﴾33-34﴿ Derken, orada bulunan müminleri çıkardık. ﴾35﴿ Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler de bulamadık. ﴾36﴿ Ve orada, acı veren azaptan korkanlar için bir işaret bırakmış olduk. ﴾37﴿ Mûsâ’da da (ibretler var). Onu apaçık delillerle Firavun’a göndermiştik. ﴾38﴿ Firavun saltanatı sebebiyle ona karşı çıkmış ve “O, ya bir sihirbaz veya bir mec­­­nundur” demişti. ﴾39﴿ Sonunda -(davranışlarıyla) kendini rezil etmiş olarak- onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. ﴾40﴿ Âd kavminde de (ibretler var). Onlara silip süpüren rüzgârı göndermiştik. ﴾41﴿ Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, kül edip savuruyordu. ﴾42﴿ Semûd’da da (ibretler var). Onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım!” ­denmişti. ﴾43﴿ Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi! ﴾44﴿ Yerlerinden bile kalkamadılar ve kimseden yardım da alamadılar. ﴾45﴿ Bunlardan önce yaşayan Nûh’un kavminde de (ibretler var). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi. ﴾46﴿ Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz. ﴾47﴿ Yeri de biz döşedik; güzel de yaptık! ﴾48﴿ Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye. ﴾49﴿ (Peygamber şöyle dedi:) “Şu halde Allah’a sığının. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım. ﴾50﴿ Allah’ın yanında başka tanrı edinmeyin. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım.” ﴾51﴿İşte böyle; kendilerinden öncekilere de hiçbir peygamber gelmemiştir ki, “O bir sihirbaz veya bir mecnun” demiş olmasınlar. ﴾52﴿ Sanki nesiller boyu birbirlerine hep bunu tavsiye etmişler! Daha doğrusu onlar sınır tanımayan bir topluluk! ﴾53﴿ Artık onlarla ilgilenme. Bundan dolayı (çağrına uymadılar diye) sen kınanacak değilsin. ﴾54﴿ Ama (alanlar için) öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir. ﴾55﴿ Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. ﴾56﴿ Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. ﴾57﴿ Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır. ﴾58﴿ Şu iyi bilinmeli ki haksızlığa sapanlar için geçmişteki benzerlerinin payı gibi bir ceza payı var! Şimdi onu benden acele istemesinler! ﴾59﴿ Başlarına geleceği bildirilen günden dolayı vay o inkârcıların haline! ﴾60﴿